Yeni bir belgesel seyrettim. Dünya yüzünde yaşanması en zorlu 72 yer. Kasırgalara, sellere, volkanlara, soğuk ya da depremlere zayıflığı olan yerler bunlar.
Buralarda afet yaşanma olasılığı hayatın gerçeği halinde. Doğanın ne zaman vuracağı belli olmuyor ama nerede hangi afetin vuracağı yüzyıllardır biliniyor. İstanbul depremi de böyle bir durum.
Bu noktada soru şu; zayıflığı biliyorsanız, önlem olarak neler alacaksınız?
Geçtiğimiz pazar günü Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın (BMO) 4.Kurultayı vardı. Bu kurultay’da “Depremde Haberleşme” başlıklı bir sunum yaptım. Bu sunumu turk-internet.com okuyucuları için yazılı olarak sunuyoruz.
Binaların alacağı hasarı uzun zamandır konuşuyoruz. İstanbul genelinde 1,2 milyon bina bulunuyor. İstanbul’da meydana gelecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem senaryosunda, İBB’nin “İstanbul Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi” çerçevesinde 2023 güncel tahminlere göre 91.081 bina ağır veya çok ağır hasar, 167.116 bina orta hasar alacak. Yani yaklaşık 250 bin bina hasar görecek. Çalışmalarda 140 milyon ton enkazın çıkacağı ve en çok Avrupa yakasının güney bölümünün hasar alacağı tahmin ediliyor.
Peki, 7+ deprem olduğunda, ertesi gün ne olacak? Prof.Dr. Celal Şengör bir süre önce olup biteceği şöyle özetledi;
“Tabii ki, bütün İstanbul yerle bir olmayacak. Mustafa Erdik 8 bin binanın akordeon gibi olacağını söylüyordu. Bu sayı galiba daha fazla olacak. 60-70 bin bina tamamen çökmese de yıkılacak. Kurtarma çalışmaları için sokaklara girilemeyecek. Kente giren çıkan yolların önemli bir bölümü kullanılamaz hale gelecek, ortaya çıkacak kaos ortamında sağ kalanlar da günlerce belki haftalarca bloke olacak. Kentin elektrik, su, kanalizasyon ve doğalgaz alt yapısı bitecek. İlk gün her yerde yangınlar olacak. İtfaiye enkaz altında kaldığı için, itfaiyeciler ya enkaz altında olduğu için, ya enkaz altındaki araçlarına ulaşamadığı için bu yangınlara müdahale edilemeyecek.”
Gayet karamsar bir projeksiyon olsa da, herkes aynı şeyi düşünüyor. O zaman bu hasarı nasıl azaltacağımızı konuşalım. Ben olayın haberleşme tarafına bakacağım. Çünkü, bu yıkıntıların altında canlı kalan insanları zamanında haber alıp kurtarabilecek miyiz? Kurtardıktan sonra yaşaması için gereken yiyecek, içecek, barınma, sağlık vs gereksinimlerini nasıl anlayacak ya da takip edeceğiz? Ya da yıkıntıların kaplayacağı sokaklar nedeniyle, hayati ihtiyaçların temini –ki Celal Şengör bu konuda uyarıyor– durma noktasına gelecek mi?
Kamunun (devletin), bütün bu işleri yürütmek için, yani enkaz altındakileri kurtarmak, yangınları söndürmek, gereken sağlık hizmetlerini sağlamak, kurtulanları hayatta tutmak (yiyecek, içecek, örtünmek, barınmak vs koordinasyonu) ve kritik altyapı tedarikçilerinin (elektrik, su, akaryakıt, haberleşme) çalışmasını sağlamak için haberleşmeye ihtiyacı var.
Halk ise, aileleri, akrabaları ve arkadaşları ile haberleşmek, yetkililere ulaşarak sorunları aktarmak, yardım almak için haberleşmek ihtiyacında.
Ama haberleşme çalışacak mı?
Hem 2019’daki 5,8’lik İstanbul depreminde, hem de 6 şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde telekom sistemimiz sınıfta kaldı. Bu sefer de öyle olmaması ya da en az kötü durum oluşması için bir durum tespiti yapalım ve bu duruma uygun önerilerimizi sıralayalım;
Haberleşme teknolojileri olarak elimizde Ne Var?
- Fiber Optik Şebeke (ses, mobil ve internet için)
- Baz İstasyonları
- Radyo Haberleşme
- Uydular (özellikle VSAT ve belki Starlink)
- Yerel Wi-Fi Şebekeleri
Peki bunların hangileri çalışacak ya da hangilerine ne kadar güvenebiliriz? Bunun için AFAD’ın yayınladığı raporlara bakıyoruz.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı veya kısa adıyla AFAD, ilgili kanunun 17 Haziran 2009’da Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla; 3 eski yapının yani İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü (SSGM) ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü (TAY) yerine kurulan afet ve acil durum yönetimi kurumudur.
Görevi ise ; “Afet ve acil durumlara ilişkin süreçlerin etkin yönetimi için gerekli çalışmaları yürütmek, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak ve bu alanda politikalar üretmek”tir.
AFAD’ın bu kapsamda ürettiği 5 farklı plan var;
- 31 mart 2022 tarihli “İstanbul Risk Azaltma Planı“
- “2012-2023 – Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Plan (UDSEP)” (ki adını 2023 UDSEP yapmışlar)
- 28 mart 2022 tarihli “Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP)“
- “Türkiye Afet Müdahele Planı (TAMP)“
- “AFAD 2019-2023 Stratejik Planı” (kasım 2023 olarak güncelleniyor)
Bu raporların içinde tek tek haberleşmeyi aradık. Raporlarda, AFAD bir kabul olarak “İletişim ve haberleşme sistemlerinin kesintiye uğrayabileceği’ni (TAMP sayfa 17 bölüm 1.8)” öngörüyor. İlaveten, her türlü afette haberleşmeden bahsediliyor ve bu konuda “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı” ile “Acil Durum Çalışma Grubu” mevcut. Ancak bu konuda eylem planlarında herhangi bir madde göremiyoruz.
Sadece mart 2022’de İstanbul Valiliği tarafından yayınlanan “Risk Azaltma Planı”nındaki sayfa 276’dan itibaren eylem planları yer alıyor ve adımlar arasında haberleşme ile ilgili olanlar var. Bunu tablo olarak topladık.
Bu eylem planına dair bir çalışma duymuyoruz. Mesela ilk sırada yer alan, baz istasyonlarının risk içermeyen alanlara transferi (ki 2022’de bitirilmesi planlanmış) aldığımız bilgiye göre, harekete geçilmemiş konulardan birisidir. Eylem planı yapmak kolay ama yerine getiriliyor mu? Valilik buna dair bir rapor yayınladı mı?
Bu arada İstanbul Valiliği 2022 martındaki Risk Azaltma planında, haberleşmenin mevcut durumunu da raporlamışlar. Kayıt altına alalım; sayfa 93’de şu notlar yer alıyor;
“İstanbul İlinde haberleşme altyapısını oluşturan Türk Telekom A.Ş.’ne ait 19 adet ana sabit santral, GSM operatörlerine ait 16.812 emisyon noktası ve 53.143 sabit baz istasyonu, ayrıca 83 adet mobil baz istasyonu mevcuttur.”
“Afet ve acil durumlarda kurumlar arası haberleşmenin sağlanması amacıyla İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’ne (UHF ve VHF) frekans tahsis edilmiş ve şebeke kurulumu tamamlanmıştır. Afette görev yapacak kurum/kuruluşlarla birlikte kullanılabilecek DMR Sayısal Telsiz Sistemi kurulmuştur. Proje kapsamında 45 adet Kamu Kurumuna ve 39 İlçe Emniyet Müdürlüğü ve 11 İlçe Jandarma Komutanlığına sayısal telsiz montajları yapılmış, her gün mesai saatleri içerisinde telsiz çevirimleri yapılarak kontrol ve bilgilendirme sağlanmaktadır. 2013 yılında kurulumu tamamlanan 18 Röle istasyonu bulanan Sayısal (DMR) Telsiz Sistemi ile 98 kamu kurumu ile çevrim sağlanmakta, tek frekans üzerinden 2 kanal ile aynı anda görüşme yapılabilmektedir.”
“Afet Hazırlıkları kapsamında Afet ve Acil Durumlarda 962 muhtarımız ile koordinasyonun sağlanması amacıyla Kaymakamlıklar koordinasyonunda AFAD Mahalle İrtibat Ofisi (Birimi) ve Haberleşme Ekibi kurulmaktadır. 32 İlçemizde Afet Mahalle İrtibat Birimi oluşturulmuştur. Diğer ilçelerimizde çalışmalar devam etmektedir.”
Sorunlar Nelerdir?
Son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim; Ülkemizde, telekom sektörü;
- 1980’lerde YÜKSELME ÇAĞINDAYDI (analogdan dijitale geçildi ve yatırım yapıldı)
- 1990’larda DURAKLAMA ÇAĞINA girdi (siyasal atamalar yapıldı, yatırım azaldı, gelir paylaşımlı işler yapıldı)
- Son 20 Yılda ise GERİLEME ÇAĞINDA (sektörde serbestleşme ilan edildiği halde firmaların önü tıkandı ve Türk Telekom tekel tutuldu, liyakatsız atamalar yapıldı, sonucunda yatırımlar düştü ve bugün cihazlar da eskidi, şimdi sabit internet hızında dünya 109. Ve mobilde 72.cisiyiz)
Sorunları ise şöyle gruplayabiliriz;
ŞEBEKEDE TEKEL : Telekom sektöründe serbestleşme 2004’de ilan edildiği halde, ülkemizde tekel yani tek şebeke var (yer yer birkaç mikro yerel şebeke var). Yatırım yapmak isteyen engellendi. Bu hem afet durumunda, hem de savaş durumunda güvenlik riski yaratacaktır.
FİBER OPTİK ŞEBEKE ZAYIFLIĞI : Bunun uzantısında, Fiber altyapı, iyi bir şebeke için olması gerekenin 10’da biri durumunda (4-5 milyon km yerine 500 bin km). Doğal sonuç; bu nedenle sabit internet hızında 109 ve mobil internet hızında 72.sıradayız.
ALTERNATİF ŞEBEKE KISITLANIYOR : Ülkemizde sadece fiber altyapı değil, kablo şebekesi, uydu ve wireless şebekelerin önü kesildi. Radyo (telsiz) konusu zayıf.
BAZ İSTASYONLARI ŞEBEKESİ SORUNLU : Baz istasyon şebekeleri konusunda 4 sorun var. Ulusal dolaşım yok. İkinci sorun, çoğunluğu radyolink ile bağlı ancak % 30-35 oranında fiber şebeke var. Diğer yandan baz istasyonlarının çoğunluğunun sağlam olmayan binaların üzerinde olduğu biliniyor. Sayıları da az.
KRİTİK ALTYAPI TANIMI EKSİK : Haberleşme sistemlerinin kritik altyapı tanımının 2013’de yapıldığı notu var. Ama operatörler Kahramanmaraş depreminde, Konya otoyolunda Hatay’a ulaşmak için 11 saat bekletildiklerini ve öncelik verilmediğini kaydediyorlar. Ayrıca jeneratör ve yakıtlarının korunmasını istiyorlar.
Santral Binaları Depreme dayanıklı mı?
Bir soru da bu; İstanbul Valiliği’nin raporunda yer alan 19 ana sabit santraldan 2 tanesi yani Gayrettepe ve Acıbadem ana santral binalarıdır. İkisi de geçmişte deprem karşı güçlendirildi. Ancak bu güçlendirmeler dışarıdan destekleme şeklinde yapıldı.
Bu konuda sektörde bazı yorumlar yapılıyor. Mesela Acıbadem’in dışına yapılan çelik kafes ile beton binanın birbirine çarptığında daha önemli hasarlar oluşturabileceği gibi yorumlar var. Gazetelere bakarsanız bir çok Türk Telekom santralının da güçlendirildiği haberleri var.
Çözüm Önerileri
İstanbul ya da Türkiye’deki diğer depremler için haberleşmeye yönelik çözüm önerilerini 2’ye ayıralım. Bir tarafta Devletin, AFAD, Kamu Kurumları, Valilikler ve Belediyelerin yapması gerekenleri, diğer yandan halkın ve akademinin yapması gerekenleri verelim;
- Devlet, geçen depremlerdeki haberleşme hataları konusunda gerçek bir özleştiri yapmak zorunda. Belediye-valilik-hükümet-sivil toplum örgütleri arası itişmenin engellenmesi gerekli. Öncelik halkın güvenliğidir. Birilerinin “ben yaptım” iddiası değil.
- Valilik ya da AFAD, eylem planında yapılacakları yerine getirilmeli ve sonra halka raporlanmalıdır.
- Devlet acilen fiber altyapının önünü açmalı ve en kısa zamanda 2 milyon km’ye çıkarılmasını sağlamalıdır.
- Baz istasyonları ulusal dolaşımın önü açılmalı. Baz istasyonları fiberle bağlanmalı ve sağlam olmayan binalardaki baz istasyonları sağlam binalara taşınmalıdır.
- Depremde fayın kırılması beklenen senaryolara göre riskli olan bölgelerdeki haberleşme altyapıları için özel çalışma yapılmalıdır.
- Limanlar, endüstriyel bölgeler ve ikmal alanlarına dair özel çalışma yapılmalıdır.
- Amatör radyocular desteklenmeli. ta.ahir.net için herkes harekete geçmeli.
- VSAT servisi veren firmalarla (Türksat yeterli değil) acil durum anlaşması yapılmalı. Yerdeki ekipler VSAT kurulumu konusunda eğitilmeli.
- Mümkünse yakın zamanda ABD’de testleri yapılan, uydudan normal telefonlara haberleşme konusunda acil durum anlaşması yapılmalı
Halk, odalar, sivil toplum örgütleri ve akademi olarak yapmamız gerekenler ise şu şekilde ;
- Aşağıdaki konularda baskı grupları harekete geçirilmeli ve hukuk ya da yayın yoluyla baskı yapılmalıdır;
- Hükümetin geçen depremde yaptığı hataların ortaya konulması ve belediye-valilik-hükümet arası itişmenin engellenmesi lazım.
- Hükümet (BTK) suçu operatörlere atıyor ve konunun üzerini kapatıyor. Bunu engellemenin yolunu bulmalıyız.
- Eylem planlarının gerçekleştirilmesi ve raporlanması için baskı yapılmalıdır.
- Fiber altyapının arttırılması ve birden fazla şebekenin oluşturulması için çaba gösterilmelidir.
- Baz istasyonları konusundaki sıkıntılar üzerinde çalışmak gerekiyor.
- Amatör radyocular desteklenmeli. Herkes telsizci olmalı. ta.ahir.net için harekete geçmeli.
- Akademi tarafından, veriye dayalı raporlama yapılmalıdır (mesela depremin vereceği riskin haberleşme tarafının verilerle görselleştirilmesi)
- AFET KÜLTÜRÜ oluşturmalıyız. Son depremde 20 bin gönüllü yazılımcı tarafından “Açık yazılım ağı” kuruldu ve depreme yönelik platformlar oluşturdular. Bunların desteklenmesi, fonlanması ve çoğaltılması lazım.
- Depreme yönelik etkinliklerle konu sıcak tutulmalı..