Türk pilot Alper Gezeravcı ve 2 diğer kişiden oluşan Axiom Space’ın yolcularını Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) taşıyacak olan Dragon kapsülü, 18 ocakta SpaceX roketi Falcon 9 ile fırlatıldı. Yolculuğun, yolda geçen ve ISS’de kalma süresi dahil 14 gün süreceği kaydediliyor.
Bu uzay yolculuğu konusunda tartışmalar yoğun. Bir kısmı “ilk defa uzaya bir Türk çıktığı için gurur duyduğunu” filan söylüyor ve diğer kısım, bu amacı belirsiz (ya da bilimsel olmayan ama propogandasal) seyahat için 55 milyon $ ödenmesini anlamsız buluyor.
Bu konudaki düşüncelerimizi daha önce 1 ocakta “Uzaya 55 milyon $’a Astronot gönderiyoruz” şeklinde haber olarak ve 14 ocakta maliyeti karşılaştıran Hindistan örneği ile yayınlamıştık.
Bu yazıda başka bir yönden bakalım; yararı nedir?
Ülkeler Uzaya Neden Gidiyor?
Ülkeler uzaya TEMEL 3 nedenle gidiyorlar.
- Askeri nedenler
- Uzaydaki Madenler
- “Dünya’ya bir şey olursa, yaşamak için başka neresini buluruz?” motivasyonu
İlk 2 neden ülkelerin tek başına yaptığı çalışmalar. Örneğin yıllardır yollanan uydular ya da AY’a inişler daha çok bu kapsamda. 3cü neden ise ortaklaşa yapılan çalışmalar olabiliyor. Sizce “55 milyon $’a bilet alınarak gidilen uzay seyahati, bunların hangisini gerçekleştiriyor?” diye sorarken, bu nedenleri daha detaylı inceleyelim.
I – Askeri Nedenle Uzaya Gidenler
“Ekim Düşü” ismiyle Türkçe’ye çevrilen “October Sky” filmi, 1957 yılına ait gerçek bir hikayeyi anlatır. Dünyadaki ilk uydu fırlatmayı, yukarıda gördüğünüz Sputnik-1 ile Sovyetler yapmıştır. Filmin hikayesi buradan hareketle, küçük ve uzak bir ABD maden kasabasında, vizyoner bir öğretmenin teşviki ile roket fırlatma testleri yapan çocukların hayatından 1 yılı anlatır (bir tanesi sonradan uzay mühendisi olur).
Çünkü filmde, zamanın ruhu yansıtılır. Sokakta yürüyen Amerikalılar devamlı tedirgin bir şekilde gökyüzüne bakarlar ve uydudan kafalarına bir nükleer bomba düşebileceği korkusunu dile getirirler.
Evet ülkelerin uzaya çıkış motivasyonları arasında ilk sıra “Askeri Nedenler”dir. Bir çok filmde, Amerikalıların mesela Afganistan’da yolda giden bir terörist jipini nasıl vurduğunu ya da Ortadoğu’da bir sokağı en ince ayrıntısına kadar nasıl incelediğini gördük değil mi?
Casusluk (bugün Google Earth üzerinden gördüklerimizi ABD ve Rusya yıllardır görüyor), ateş edilecek/bomba fırlatılacak yerlerin tespiti, silah sevkiyatlarının izlenmesi, erken uyarı, sinyal istihbaratı (haberleşmenin izlenmesi) gibi askeri konulara yönelik olarak uydular yıllardır kullanılıyor.
II – Uzay Madenciliği
Zavallı Afrika, neden bu kadar fakir ve aç? Oysa maden açısından o kadar zengin ki! Ama zaten asıl neden de bu madenler. Ortadoğu’da süregiden savaşın nedeni de petrol. Afganistan olayına yakından bakarsanız, ABD’lilerin madenleri kazdığını görürsünüz. Ülkemizde de son yıllarda maden-orman kavgalarında aynı derdi görüyoruz.
Madenler için dünyayı birbirine katan gelişmiş zengin dünya ülkeleri, gelişmemiş ülkeleri sömürge haline getirirken, uzayı boş bırakır mı? Astreoidler, Ay, Mars, Venüs.. vsvs.. Araştırılıyor. ABD’nin ülkelere baskı yaparak imzalatmaya çalıştığı Artemis (ki bir nevi Uzay’ın NATO’su), aslında Çin’e karşı bir önlem. Çünkü Çin sadece dünyadaki teknolojide değil. Uzaydaki teknolojide de çok ilerledi.
Denizcilikteki gibi uzayda da, erken gelen oturur. Yani geminizi indirip, bayrağı diktiniz mi, o bölge sizindir. ABD işte buna önlem almaya çalışıyor. Bayraklar dikilirse ulaşamayacağı alanlar olacak. Arada birbirinin uydusunu düşürme çalışmaları da yapıldığını ya da yapılacağını anlıyoruz.
Geleneksel olarak uzayda Rusya ile yarışan ve Sovyetler çöktükten sonra uzay yarışından adeta çekilen (ya da yavaşlatan) ABD, Çin’in dahil olmasıyla yeniden uzaya önem vermeye başladı. Karşılığında Çin de adeta meydan okuyor. Chang’e misyonları ile Ay’ın karanlık yüzeyine yani arkasına inmeyi başardı ve mineraller konusunda çeşitli şeyler söylüyor (olmayan mineral buldu) ya da yapıyor (ay toprağından cam üretecekmiş).
Ama daha önemlisi, mesela AY’da Füzyon yakıtı olan büyük bir Helyum 3 kapasitesinden bahsediliyor. Çin Ay Keşif Programı’nın baş bilimcisi Profesör Ouyang Ziyuan, ayın Helyum-3 açısından çok zengin olduğunu ve insanlığın enerji talebini en az 10 bin yıl çözebileceğini söyledi. Füzyon henüz başarılamadı ama anlaşılan yakıt hazır. Hem de 10 bin yıl.
Diğer yandan ABD merkezli Planetary Resources gibi gelişmekte olan şirketler, asteroitlerin Dünya’da bulunanlardan çok daha yüksek konsantrasyonlarda demir cevheri, nikel ve değerli metallerle dolu olduğuna ve trilyon $’lık bir pazar yaratacağına inanıyor.
Not olarak iletelim; uzayda güneş enerjisi santralı kurma çalışmaları da var.
III – Dünya’dan Başka Nerede Yaşarız?
Milyonlarca yıllık dünya tarihine bakan bilim adamları, dünya yüzeyinde canlı hayatın 3 kere kesintiye uğradığından bahsediyor. Bugünlerde iklim değişikliği uzantısında, yeni bir yokoluşa dair endişeler yükselmiş durumda. İklim değişikliği ya da meteor çarpması, belki depremlerle dünyanın altüst olması vsvs gibi nedenlerle canlı yaşama her an büyük bir darbe gelebilir.
Bu durumda, hayatın başka bir yerde sürmesi mümkün olabilir mi? Mesela Artemis anlaşmaları kapsamındaki bir misyon 2030’a kadar Ay yüzeyinde bir üs kurmayı hedefliyor. Daha sonrası için de Mars planı var.
Neden 13 Deney ? Neden Biyolog Temelli Biri Gönderilmedi?
Alper Gezeravcı’nın uzay gezisinde 13 tane deney yapacağından bahsediliyor. Bu deneylere baktığımız bir kaç tanesinin biyolojik deneyler olduğunu anlıyoruz. Zaten ISS üzerinde yapılan deneyler genellikle “uzayda yaşamak nasıl olur? Hayat nasıl etkilenir?” Türünden konular.
Ancak bu tür deneylerin, mesleği biyoloji olan kişiler tarafından yapılması daha uygun olmaz mı? 2.Axiom gezisine bakın, Suudiler bir kadın biyomedikal uzmanı göndermişler. Aşağıda resmini gördüğünüz Rayyanah Barnawi, mRNA’nın, mikro yerçekimine Yanıtı ve Stabilite ve Enflamasyon Araştırması yapmış. Araştırmasının amacı, mikro yerçekiminde mRNA yarı ömründeki değişiklikleri ve ardından inflamatuar yanıt üzerindeki sonuçları incelemekmiş.
Dediğimiz gibi bu uzay üssünde yapılan biyolojik deneylerin amacı, “uzayda yaşayacaksak, nasıl etkileniriz?” sorusuna cevap. Biz daha uzaya kendi başımıza gidemiyorken, uzayda yaşamayı mı araştırıyoruz? Anlaşılan almamız gereken çok bilet olacak.
Yani, uzayda da “üretici” değil “tüketici” olarak mı kalacağız?
ve.. biyoloji ya da biyomedikal konusunda deneyler yapacaksak, neden Alper Bey’in yerine mesleği bu olan birini göndermedik? Pilot olunca, halk gidenin astronot olduğuna daha çabuk ikna olacağı için mi?
Başka Ülkeler Ne Yapıyor? Maliyetler Ne Düzeyde? (Zenginler Uzayda)
Eski Uzay Ajansı başkanı S.Hüseyin Yıldırım bir TV programına çıkıp, harcanan paranın çok fazla olmadığını söyledi. Yani ülkenin para sıkıntısının görünür olduğu bugünlerde 55 milyon $ ya da 1,7 milyar TL’dan bahsediyor.
Üstelik, Faruk Bildirici yazısında Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lokman Kuzu’nun, DW’ye “Görevin maliyeti biraz değişken. Ancak yapılacak görevin şu an için yaklaşık maliyetinin 70 milyon dolar civarında olduğunu söyleyebilirim” açıklaması yaptığını hatırlatıyor. Yani bugünün parasıyla 2,1 milyar TL üstü. Bizim aklımıza eskilerden bir deyiş geldi; “Ayranı yok içmeye, tahtıravanla gider…”
Başka bazı arkadaşlar da, Hindistan’ın 73 milyar $’lık Ay inişini ve Japonya’nın evvelki gece AY’a indirdiği misyonun 103 milyon $ olmasını değerlendiriyor ve bunun sadece 1 uçuş için olmadığını, öncesinde başka maliyetlerin olduğunu söylüyor. Doğrudur… Ama 2 aşağıdaki paragrafta yazdık, biz de 2014’de güya kendi uydumuzu yapmış olacaktık. Zamanın Türksat Genel Müdürü 2014 diye üfürmüş. Gördüğünüz gibi biz de yıllardır bir sürü para harcadık, harcıyoruz.
Aradaki fark şu, başka ülkeler de uzay çalışması yapıyor, biz de yapıyoruz. Ama gördüğünüz gibi onlar bir yere varıyor. Biz varamıyoruz. Onlar kendi uydularını, kendi roketlerini yaratıyor, aya inen 4. ya da 5.ülke oluyorlar, biz ise “ceğiz”, “cağız” diyerek yıllarımızı geçiriyor sonra üstünü örtmek için bilet alıyoruz. Tüketici düzeyinde kalıyoruz.
Şimdi soralım; bilet alarak uzaya bir kişiyi göndermekten gurur mu duymalıyız? O geziye parası olsa herkes giderdi, gitmek isterdi. Ben de isterdim. Yeter ki gidecek para bulunsun. Aşağıdaki videoda Almanlar’ın dediği gibi, “Zenginler Uzaya Gitti”
Astronot Ne Kadar Sürede Yetişir?
Özetle soralım; kıymetli bir pilot ve elektronik mühendisi olan kurmay albay Alper Gezeravcı, uzaya hangi nedenle gitti? Askeri nedenle mi, madencilik için mi, yoksa başkalarının yaptığı uzay üssüne, başkalarının roket ve kapsülü ile turistik bir seyahat mi yapıyor? Başka deyişle, yaklaşan seçim için, berbat ekonomiyi unutturacak ve artık ekonominin unutturduğu terör merör hikayeleri yerine iyi bir propoganda malzemesi mi arandı?
Bu arada Alper Bey’in şahsına her hangi bir laf söyleyemem. Kariyer notlarına bakınca, kıymetli bir arkadaş olduğunu görebiliyorum. Ama astronot olmak için 15 hafta yeterli midir? Mesela Ali Kaya’nın 2 yıl önce yazdığı yazıda var, NASA’ya göre astronot minimum 2 yılda yetiştirilebiliyor.
Günümüzde eğer bir tekne ile yolcu olarak deniz seyahatine çıkacaksanız da bir eğitimden geçersiniz. Bu eğitimde size can yeleklerinin nerede olduğu ve nasıl kullanacağınız, teknenin neresinde ne olduğu, tuvaletleri nasıl kullanabileceğiniz, el-ayak parmaklarınıza dikkat etmeniz gerektiği, denizde meydana gelebilecek ani olaylara karşı nasıl davranmanız gerektiği filan anlatılır. Anladığımız şey şu; Alper Bey de uzay için böyle bir eğitim almış. Yoksa astronot eğitimi çok daha farklı ve uzun bir eğitim.
Bu arada aynı yazıya bakarsanız, Alper Gezeravcı uzaya Türkiye’den giden ilk Türk. Ama Türk olarak ondan önce Sovyetler Birliği zamanında uzaya giden 2 Kazak Türk’ü Toktar Aubakirov (1991) ve Talgat Musabayev var. Özbek asıllı Vladimir Canibekov da giden 3. Türk asıllı astronot.
Uydumuzu 2014’de Yapacaktık, Nerede o Uydu?
Yukarıda dediğimiz gibi bilete ödenen 55 milyon $ bizim harcadığımız tek para değil. Bizim uzay/uydu çalışmalarımızdan bir kesite göz atalım.
2005’de Türksat’ın o zamanki Genel Müdürü Osman Dur ile yaptığımız röportajda çeşitli çok milyon $’lık harcamalar hakkında bilgilerin yanında şöyle bir bölüm var;
“Biz 2014’de kendi uydumuzu yapacak bir program hazırladık. Bir sonraki uydumuzu atacak firma (Eutelsat), personelimize de eğitim verecek. Orada (Fransa’da) 2 yıl boyunca arkadaşlarımız çalışacak. Altyapı Türkiye’de kurulacak. Kendi uydumuzu kendi altyapımız ve insan kaynağımızla yapabilecek bir duruma geleceğiz. Bu konuda en azından 10 yıllık bir vizyona sahip olduğumuzu söyleyebilirim.
Tasarım aşamasında, hem askeri hem de sivil amaçlar göz önüne alınmalı. Görüşmelerimiz sürüyor. Uydu stratejimize uygun davranan firma ile çalışacağız. Üniversitelerde zaten alçak yörünge uydularının ve ticari olmayan uyduların yapımını öğretiyorlar. Hatta Amerika’da kendi uydusunu fırlatan öğrenciler bile var. Doktora ve yüksek lisans öğrencilerine proje geliştirteceğiz. Türksat altyapısını, uzay çalışmalarına yönelmek için kullanacağız.”
Ben merak ediyorum. Bu 2014’de yapılacak olan uydu ve Fransa’ya 2 yıl boyunca devletin kasasından harcayıp gönderdiğimiz arkadaşlar acaba ne oldular? Cern’e “3 koyup 5 almalıyız” diyerek para ayırmayanlar, acaba bütün bu yıllar boyunca harcananlar ve 70 milyon $ karşılığında ne alacaklar?
Suriyeli Kozmonot Uzaya Para Ödemeden Gitti
Bir de Suriye’den örnekleme yapalım. Coşkun Aral’ın sözlerini İsmail Küçükkaya iletti. 1987 yılında Uzaya giden Muhammed Faris, şimdilerde Türkiye’de Fatih’te sığınmacı durumunda.
Uydu Teknolojileri ve Kaçırdığımız Fırsatlar
Son olarak uzay çalışmalarında, asıl faydalı olabilecek ve çok daha fazla fayda sağlayabileceğimiz bir alanı işaret etmek istiyorum.
Kahramanmaraş depreminde de Türksat için 800 VSAT kurulumunu koordine eden ve senelerdir uydu konusunda çabalayan TUYAD Başkanı Hayrettin Özaydın Bey’in sözlerine kulak verelim. Geçtiğimiz ay bir CubeSat (küçük uydu) konferansı düzenleyen Özaydın şunları söyledi:
“Küpsat Uyduları özellikle ABD ve Rusya’nın uzay savaş komutanlıklarını kurulduktan sonra her geçen gün daha fazla önem teşkil etmektedir. Yakın yörünge uyduları düşük maliyet ile, uzaydan haber almamıza ve uzaydan yere etki etmemizi sağlamaktadır. Toplam maliyeti beş yüz bin doları bulmayan bu küçük uzay araçları, Küpsat’lardır. Yakın uzayda gözümüz kulağımız, hatta kalkanımız olabilmektedir. Ülkelerin özellikle yakın uzay ile ilgilenmelerinin başlıca sebebi cubesat gönderim maliyetinin az işlevinin çok olmasıdır.
Geçtiğimiz ay TUYAD olarak biz cubesat etkinliği yaptık çünkü ülkenin buraya yönelmesini istiyoruz, mayıs ayında sadece savunma ile ilgili yakın yörünge cubesatvisin defence yapacağız. Umarım ilgilenen olur. “
Yani, uzayla ilgili turist bileti yerine gerçekten yararlı bir şeyler yapmak istiyorsak, bu kadar parayı propoganda amaçlı savurmak yerine, daha vizyoner bir yönelim yapmalıyız. 2000’lerde fırlatılan Türksat uyduları bile bugün artık boşa çıkıyor (çünkü TV endüstrisi uydu kullanmak yerine internetten yayın yapmaya başladı).
Sorular
Şimdi sorularımıza gelelim;
- Alper Gezeravcı’nın 55 milyon $’lık uzay seyahatinin sonucunda beklenen yarar (ROI) nedir? Askeri bir kazanç mı elde ettik? Madenlerle mi ilgilidir? Ya da uzay istasyonunda yaşayabiliyor muyuz diye mi bakıldı?
- Ya da Alper Gezeravcı, yaklaşan seçimler öncesinde propoganda amaçlı olarak mı gönderildi?
- 13 deneyin konusu nedir? Madem deney yapılacak, neden biyolog temelli bir bilim adamı göndermedik?
- Pilot göndermemizin amacı, astronot algısını yaratmak mı?
- 2014’de kendi uydumuzu yapıyor olacaktık. Üstüne 7 yıl geçti. Bu konudaki çalışmalar neden başarılamadı?
- Uzay / uydu çalışmalarına bugüne kadar ne harcadık?
- Cern’e “3 koyup 5 alamayacağımız” için para ayırmayan AKP, acaba 70 milyon $’lık bu uzay seyahatinden ne elde etmeyi umuyor?
Tabii ki uzaya gitmenin bir maliyeti olacak ama bu ancak teknolojinin bize ait olması ve bir bilgi birikimine (knowhow) temel olması ile olabilir. Ama bilet alıp Roma’ya gitmek neyse, bu yolculuk onun bir tık üstü. Daha fazla yararı yok.
Yine de, yeni yayınlanan bir karikatürden (Alamancı işçilerin ilk dönemine izafeten) Alper Bey’e yapılan bir çağrıdan alıntı yapalım; “Durumunu İyileştirince, Bizi de Yanına al”.