21.yüzyılda teknolojinin hızını takip etmek ve kurallar oluşturmak çok zor. Bu nedenle de, bazen kontrolden çıkan durumlar söz konusu oluyor. Nitekim, bu nedenle BigTech dediğimiz, boyutları neredeyse dünyanın ilk 20 ekonomisi düzeyine erişen firmalar oluştu. Bunlar sanki 1800’lerde dönemini kapatan KRALLIKLARIN bu yüzyıldaki tezahürleri gibi. Sınırların ötesine ulaşıyor ve herşeyi kontrol ediyorlar. 2016 ABD seçimlerinde görüldüğü üzere, bu kontrol ettikleri listesine demokrasiler/seçimler de dahil olabiliyor.
BigTech, mevzuatın teknolojinin hızına yetişememesi sonucunda, ele geçirdikleri büyük parasal güçle herseye ele geçiriyor, rakiplerini öldürüyor ya da satın alıyor ve her sektörde tek hakim oluyor, hükümetleri de dinlemez hale geliyorlar. Çünkü sundukları bedava gözüken (ama aslında olmayan) hizmetler sayesinde kullanıcıyı ellerinde tutuyorlar. Sonuç; sömürüldüklerini farkında bile olmayan kullanıcıların (useful idiots) tepkilerinden çekindiği için duruma hakim olamayan ya da bu BigTech tarafından tehdit edilen hükümetler olarak yaşanıyor.
Şu anda bunun bir örneği Kanada‘da meydana geldi. 2020’de Avustralya’nın yaşadığı olayın aynısı. Avustralya kazandı ama Kanada’nın işi zor. Çünkü ABD’deki benzer kanun için bir emsal teşkil etme olasılığı nedeniyle BigTech kolay pes etmeyecek gibi gözüküyor.
Yayınladıkları İçeriklerin Yaratan Medya Organlarıyla Gelir Paylaşımı Yapmalılar
Olay şu; Kanada hükümeti, “Online Haber Yasası (Bill C-18)” adıyla bir kanun hazırlığı içinde. Bu kanun sayesinde, haberleri paylaşılan medya kuruluşlarıyla BigTech platformlarının “adil tazminat” başlığı altında bir finansal anlaşma yapması gerekiyor.
Kanada’nın “Online (Çevrimiçi) Haber Yasası” ile belli kriterlere uygun olan platformlar, “dijital haber aracıları (DNI)“ olarak tanımlanacak. Bu tanımlamaya, yalnızca çok büyük olan ve çevrimiçi reklamcılık pazarının çoğunluğuna sahip olan Google ve Meta’nın uyduğu görülüyor.
Bu aracılar (DNI), Google arama bağlantıları veya Facebook paylaşımlarında paylaşılan haberlerin sahibi olan medya şirketleri ile ödeme anlaşmaları yapmak zorunda kalacak. İki taraf bir anlaşmaya varamazlarsa, bunu onlar için bir hakem heyeti yapacak.
Medya organlarına para ödeme konusu yeni değil. Kanada kanununun benzerlerini 2013’deki Fransa yaklaşımından bu yana, Avustralya, Brezilya, Almanya örnekleri ile hep konuşuyoruz. Geçen ay BigTech’in ana vatanı ABD de benzer bir yasa çıkardı. Yani BigTech gitgide sınırsız para kaynaklarını paylaşmaya zorlanıyor.
Medya Kuruluşları Emek, Zaman, Para Harcıyor, Kazanan Google, Meta Oluyor
Bu nedir diye sorarsanız?
Google ya da Facebook’un kullanıcılarına sunduğu hizmetlerden birisi de paylaşılan haberler oluyor. Günümüzde insanların çoğu haberlerini sosyal medyadan alıyor. Ancak Google ya da Facebook bu haberleri kendisi hazırlamıyor. Hazırlayanlar, geleneksel ya da online medya kuruluşları. Bu kuruluşların haberleri hazırlama maliyeti var. Buna karşılık Google kullanıcılarına sunduğu bu haberler için herhangi bir telif hakkı ödemiyor. Sorun da bu.
İlaveten, Google ve Facebook reklam şirketlerini ve kaynaklarını ele geçirmiş durumdalar. Yani medya kuruluşlarının kendi sayfalarındaki kazançlarını da kontrol ediyor durumundalar. Hatta gazeteciliğin gitgide küçülmesine de neden oluyorlar.
Oysa “gazetecilik”, modern demokrasilerdeki 5 ayaktan birisi. Demokrasinin düzgün yürümesi için kuvvetler ayrılığı yani, Yargı (hukuk)-Yasama (TBMM)-Yürütme (Hükümet) güçlü ve bağımsız olmalı. Ama ilaveten 4.kuvvet olan medya ve 5.kuvvet olan Sivil Toplum Örgütleri (STK) de çalışır olmalı. İşte BigTech’in yükseldiği günümüzde basın BigTech tarafından “gelir kaynakları” yoluyla kontrol altına alınmış durumda. Hangi kullanıcının ne göreceğine de sosyal medya karar veriyor, ne para kazanacaklarına da. Bu özellikle yerel/küçük medyanın yok olmasına neden oluyorlar.
Kanada Kanunu, Google ve Meta’yı Yayıncılarla Anlaşma Yapmaya Zorlayacak
Kanada’nın “Online Haber Yasası (Bill C-18)“, Facebook’un ana şirketi (Meta) ve Google’un Kanadalı medya organları ile finansal anlaşmalar yapmasını, gelirlerinin orantılı bir kısmını aktarmalarını gerektirecek.
Bu ise, Meta ve Google’un, Kanada’ya yönelik bir tehditi ortaya koymasına neden olmuş durumda. Kanun çıkarsa, Kanada sınırlarında haber yayınlamayacaklarını açıklıyorlar. Oysa ülkedeki dijital reklam gelirlerinin % 80’ini bu 2 firmanın aldığı notu var. Bu büyük geliri paylaşmamak için de, neler olacağını göstermeye çalıştıkları ve özellikle gazetecilere test uyguladıkları anlaşılıyor.
Kendi cep telefonundan, CBC sitesinin görünümünü haberine ekleyen Cbc.ca’dan Brodie Fenion şöyle diyor;
“Meta’nın geçen ay başlayan devam eden testlerde haber içeriğine erişiminin yasaklanacağını belirttiği Kanadalı kullanıcıların yaklaşık yüzde beşinden biri olduğumdan şüpheleniyorum.”
Bunu demesinin nedeni şu; Fenion, pazartesi günü gazetenin Instagram’ını açtığında aşağıdaki boş ekranla karşılaşmış;
“Kanada’daki insanlar bu içeriği göremez. Kanada hükümeti mevzuatına cevaben, haber içeriği Kanada’da görüntülenemez.”
Gazeteci Fenlon, “daha fazla bilgi” linkine bastığında ise şu ifadenin yer aldığı bir sayfaya ulaşmış;
“Daha önce takip etmiş veya aramış olsanız bile artık hiçbir haber kaynağının içeriğini göremezsiniz. Artık Instagram üzerinden haber bağlantılarını paylaşamaz veya görüntüleyemezsiniz”
Fenlon şöyle devam ediyor;
“Çok sayıda Kanadalının haber kapsamımızı görmek için Google ve Meta’ya güvendiğini biliyoruz. Meta’nın bu hafta bazı Instagram kullanıcıları için yaptığı gibi, bu kaynaklar haberlerimize erişimi aniden keserse, o zaman Kanadalıların gazeteciliğimizi başka bir yerde bulmak için nereye gideceklerini bilmelerini sağlamak istiyoruz.
Bağımsız gerçeklere dayalı gazeteciliğe geniş erişim, sağlıklı bir demokrasinin temel direğidir ve insanların haber aradığı her yerde olmayı hedefliyoruz.
Üçüncü taraf platformlar, herhangi bir nedenle bağımsız olarak haber işinden çıkmaya karar verirse, gazeteciliğimizi bulmanıza ve mümkün olduğunca kolay erişilebilir hale getirmenize yardımcı olacağımızdan emin olabilirsiniz. “
Gördüğünüz gibi Instagram hata vermiyor. Aksine Instagram’ın sahibi Meta, Kanadalı kullanıcılara “bak Instagram’dan artık haber okuyamayacaksınız” diye uyarıyor ve onları kullanarak, yasayı hazırlayan Kanada hükümetine bir çeşit gözdağı veriyor. Haberlere bakılırsa, Meta ve Google geri adım atmak, ödeme yapmak ve yeni bir emsal oluşturmak istemiyor. Çünkü ABD’de benzer bir kanun yaklaşımı var. Olay sadece Kanada değil.
Avustralya Deneyimi
Benzer bir olay Avustralya’nın 2021’de yürürlüğe giren “Haber Medyası ve Dijital Platformlar Zorunlu Pazarlık Yasası” konusunda meydana geldi. Zaten Kanada kanunu, Avustralya kanununu örnek alıyor. Avustralya hükümeti, 2020 yılında bu platformlara, “kazandığınız paranın bir kısmını paylaşın (aslında bir cins telif hakkı verin demek istiyorlar)” anlamında bir kanun hazırlığına girdiğinde, Google önce kullanıcıları ayaklandırmaya çalıştı ve onlara “bak aramayı paralı yaparım ha” mesajı yayınladı.
Yetmedi “bak Avustralya’yı terkederim ha” dedi. Ama Avustralyalı kullanıcılar, kendi medya yayınlarına sahip çıkarak, oralı olmadılar. Facebook olayı daha ileri götürdü. Kanada’da yaptığı gibi, haberleri kesiverdi.
Sonuç mu? Google ve Facebook, Avustralyalı yayıncılara 140 milyon $/yıl ödemeyi kabul etti. Çünkü haberler kesildiğinde Avustralyalı kullanıcılar, bir anda gazetelerin mobil uygulamalarını yüklemeye başladılar. Yani Google ve Facebook’a “O zaman ben gazetemi, kendi uygulamasından okurum” demek istediler. Bu da Google ile Facebook’u kullanıcı kaybı korkusuna itti ve Avustralya hükümeti ile anlaşmayı hızlıca bir kaç gün içinde hemen yaptılar.
BigTech, Derenin Taşı ile Derenin Kuşunu Vuruyor ve Paylaşmıyor
“Google ve Facebook neden para ödesin” diye anlamayan varsa açıklayalım; BigTech, kullanıcılarına çeşitli hizmetlerin yanında haber servisi sunuyor. Çoğu insan, tek tek haber kaynaklarının sayfalarını açmak yerine, bu platformlarda toplu olarak yayınlanan haberlerden seçim yapıyor. Ancak BigTech sunduğu bu hizmete karşı, o haberleri yaratan medya kuruluşlarına bir para ödemiyor. Tersine onları tanıttığı iddiasında ve bu içerikleri kendilerinin değil, kullanıcılarının girdiğini söyleyerek savunma yapıyorlar.
Diğer yandan BigTech, reklam alarak para kazanıyor. Avustralyalı kullanıcı, Avustralya haberini okurken, onun görmesi için o sayfaya Avustralyalı bir firma reklam veriyor. Yani BigTech aslında “derenin taşı ile derenin kuşunu vuruyor“. Olay bu, eğer bu haberler olmasa, Google’un SERP denilen sayfaları olamayacak, dolayısıyla reklam alamayacak ve para kazanamayacak. O zaman para kazanmasına yardımcı olan bu haber kaynakları ile gelirini neden paylaşmıyor? Konu kısaca budur.
Bundan Sonra Ne Olur?
Gördüğünüz gibi BigTech giderek herkese başka bir yüz göstermeye başladı. Çünkü dünya şu anda yavaş yavaş BigTech’e şöyle diyor;
“Sevgili BigTech, biz bir süredir uyuyorduk ama artık uyandık. Hadi bakalım eller cebe”
Dolayısıyla muhtemelen zaman içinde pek çok ülke aynı yola gidecek ve Google ile Facebook’un kendi ülkelerindeki kazançlarının bir kısmını yerel yayıncılara aktarmalarını isteyecek.
Konunun sadece yayıncılık olduğunu da sanmayın. Bu yazının konusu yayıncılık ama BigTech her alan el atmış durumda ve ülkeler yavaş yavaş bunu kurtarmaya çalışıyor. Örneğin ödeme hizmetleri konusunda, Güney Kore Bigtech’in yerel ödeme hizmetleri firmalarına yer açmasını istedi. BigTech benzer tepkiyi gösterdi, hatta Facebook ABD yönetimine, “bak bu ülke benim yani bir Amerikan firmasının kazançlarını engelliyor, sen tepki göster” diye çağrıda bulundu. Allahtan Trump artık başkan değildi –ki olsaydı aynen bunu yapardı– ve sonuçta Google anlaşmak zorunda kaldı.
Aslında BigTech’in ülkelerinde kazandıklarının bir kısmını paylaşmasını istemek yeni bir konu değil. Avrupa’da Almanya, İngiltere ve yukarıda Fransa örneğinde de yazdığımız gibi 10 yıldan uzun bir süredir bunu söylüyordu. Ancak ABD, kendi firmalarını koruyarak, Avrupa’ya baskı uyguluyordu. Olay siyasetçilerin kendi sandalyelerinin sağlam olmadığını görmeleri ile yani 2016 başkanlık seçimi ile tersine döndü. ABD de şimdi BigTech’in yaratmaya başladığı tehditin farkında.
Bugün ABD’de Cumhuriyetçiler de, Demokratlar da, bu çok büyüyen ve artık demokrasileri de tehdit eder hale gelen BigTech kavramından korkuyor. Nasıl engelleyeceklerine bakıyorlar. Ancak kolay değil, para gücü ile bu firmalar pek çok şeyi yönetebiliyor. Öyle ki; ABD Başkanı Joe Biden adeta yalvarıyor; “Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, bu internet devlerine karşı birleşin” diyor.
ABD’de bu şirketleri hizmet alanlarına bölmek gibi çabalar var. 1900’lerin başında Çelik, Trenyolu ve Petrol işlerinde tröstleşmeyi engelleyen ABD, 1970’lerde de telekom firmasını (AT&T) bölmüştü. Ama 1990’lı yıllarda Microsoft’u küçültemedi. Dolayısıyla bugün BigTech konusunda ne olur, soru işareti.
ve Türkiye’nin Durumu Nedir
Türkiye –medya organları, gazeteciler ve siyasetçileri ile– bu konuların pek farkında değil gibi gözüküyor. Ama belki böylesi daha iyidir. 20 yıllık AKP döneminde, reklam sektörü ve ana akım medya kontrol altına alındığı için, muhalif kesimin kullandığı ortam sosyal medya. Dolayısıyla büyük bir çelişki söz konusu. Google’un reklam pazarını ele geçirmesi nedeniyle (muhtemelen Türkiye’deki rakam da % 80 civarıdır), kazanması gereken paranın çok küçük bir bölümüne katlanan medya organları bir yanda, hükümetin baskısı nedeniyle kazanılamayan paralar diğer yanda. Anlayacağınız zor bir durum.
Bu konuyu son 15 yıldır yakından izliyoruz. Bunu daha çok yazacağız. Gazeteci olmasanız da, haber alma özgürlüğünüz açısından bu konu sizleri de çok ilgilendiriyor. Özellikle yükselen “algı” ve “dezenformasyon” çağında yaşadığımızı düşünürsek.