10 gün kadar önce Ankara’da bir “LEO” toplantısı düzenlendi. Toplantı öncesi davet kısaca şu şekildeydi;
“Düşük yörünge uyduları üzerinden hizmet sunumuna ilişkin düzenlemelere yönelik olarak Kurumumuzca yapılacak değerlendirmelerde dikkate alınmak üzere konuya ilişkin bir toplantı yapılması planlanmaktadır.
Bu kapsamda; 25.09.2023 Pazartesi günü 14.00–18.00 saatleri arasında Kurumumuz Merkez Yerleşkesinde istişare toplantısı yapılacak.
Ömer Abdullah KARAGÖZOĞLU Kurul Başkanı”
“Düşük Yörünge uyduları (LEO – Low Earth Orbit) ile Haberleşme” dünyada giderek artan hızda yayılıyor. Hem internet erişimi anlamında, hem de henüz test edilen bir teknoloji olan, normal mobil telefonlara uydudan hizmet vermek (yani uydunun baz istasyonu olarak kullanımı) yönünde.
Uzun bir süredir LEO uyduları konusunun önemini yazıyoruz (2021’deki şu yazımızda epeyce detay bulabilirsiniz). Çünkü Türkiye’deki uydu ve telekomünikasyon uzmanları, son 10+ yıldan bu yana sürekli LEO’ların önemine işaret ediyorlar.
Dolayısıyla bu toplantı çok önemli olarak değerlendirildi ama öyle olmadı çünkü toplantıda LEO ya da strateji konuşulmadı. Toplantının misafiri Elon Musk’ın Starlink’inin Türkiye için gönderilen yöneticisi idi. Tam da “depremde haberleşme yine kötü olacak” endişelerini yazdığımız bugünlerde, bu açıdan İLGİNÇ diyelim. Bu toplantı ve/veya LEO konusunda 6 farklı uzman ile konuştuk. Toplantı notlarını aktarmadan önce LEO konusunda kısa bir bölüm aktaralım;
LEO ile İnternet ve Starlink
LEO ile internet konusunda İngilizlerin Hintlilerin ve en son Eutelsat’ın ortak olduğu OneWeb, Jeff Bezos’un Kuiper‘ı ve tabii ki Musk’ın Starlink firmaları var.
Bunlardan Musk’ın Starlink sistemi şu ana kadar en çok uydu fırlatan oldu (ağustos 2023 itibariyle 5.000). Ukrayna savaşı sırasında ve İran’daki isyanda kullanıldığını da gördük. Ayrıca 6 şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde de Türkiye’ye servis vermeyi önermiş ve reddedilmişti. Ama bunun neden anlamsız olduğunu da yazmıştık.
Musk’ın uyduları hakkında Ruslar ve Çinliler, gizli amacı olduğunu, yani bu uyduların internet erişimi vermek yanısıra askeri uydular olduğunu iddia ediyorlar. Gerçi Starlink normal uydularından farklı bir askeri uydu seti de planlamış durumda. Ama kimbilir, ticari uydular da belki gerektiğinde askeri uyduya dönüşebiliyordur.
LEO Toplantısından Notlar
Öncelikle daveti BTK başkanı yapmasına karşın, toplantıya katılmadığı, toplantının Ömer Fatih Sayan tarafından yönlendirildiği kaydı var.
Bir kaç yıl önce, strateji tespiti anlamında yapılan başka bir LEO toplantısına atıfla, benzer bir toplantı olacağı sanılmış ve hazırlıklar yapılmış ama toplantı SpaceX’den sadece Ryan Goodnight ve bir tercümanın katıldığı ve bazı şeyler anlattığı bir toplantı olmuş.
Goodnight, yardım yani kapsama amaçlı geldiklerini ve deprem gibi durumlara karşı sistem kuracaklarını söylemiş. Ama deprem konusuna cevap olamayacağı (ki aşağıda notlarımızda nedenleri var) için ve de Starlink’in üstten bakan bir hali olduğu için, insanlar Ukrayna ve İran konusunda spekülasyon da yaptılar. Türkiye’ye özel denilen Starlink uyduları bir yandan da Rusya’yı kızdırmadan Ukrayna ve diğer taraftan İran için kullanılabilir mi acaba?
Çünkü adeta Starlink ile Türk uydu ekosisteminin görüşmesi şekline dönüşmüş olan Leo toplantısında, katılanlar StarLink’in başköşeye oturtulmasından ve tavırlardan hoşlanmamışlar. Öncelikle muhataplarının “lisans başvurusu yaptığı” anlaşılan Starlink değil, BTK gibi Devlet’in kurumları olması gerektiğini” ve bu konuların Starlink temsilcileri ile müzakereden önce devletin kurumları ile ekosistem arasında strateji geliştirme toplantıları gerektiğinin altını çizdiler.
Bu arada bu lisans konusu da tuhaf. Starlink’in Türkiye’de bir şirket kurduğu ve ISS lisansına başvurduğu anlatılmış. Starlink’in mobil haberleşme yerine genişbanta başvurması, Türkiye’nin telekom yatırımlarının çöp olacağı konusunda endişe duyulmasına neden olmuş.
Gerçi Starlink yetkilisi “policy neyse uyacağız” demiş ama herkesin sorusu şu; nasıl veya kim denetleyecek?
Yani tüm operatörlerin mecbur olduğu “loglama” yapılacak mı, Türkiye’nin verilerinin yurtdışına çıkmasının istenmediği bir ortamda, “yer istasyonu kurulacak mı?” ya da “verilerin yurtdışına çıkarılması nasıl engellenecek?” gibi sorular var. İlginçtir, halihazırda Inmarsat, iridium ya da Thuraya üzerinden internete girerseniz erişim engelli sitelere ulaşabiliyorsunuz. Starlink ile de aynı mı olacak?
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyeceğimiz bu durumların Starlink’te nasıl işleyeceği soruluyor. Çünkü ne olup bittiği şeffaf gözükmüyor. Toplantıda çoğu soruya cevap alınamadığı düşünülüyor. Adeta bir “sosyeteye takdim” toplantısı gibi geçmiş.
Starlink’e haberleşmenin ve verilerin güvenliğine ilişkin de sorular yöneltilmiş. Örneğin “haberleşme verisinin bir kopyasının başka bir yer istasyonuna da yönlendirilip yönlendirilemeyeceği”ne ilişkin bir sorudan bahsedildi. Starlink’in bu tür sorulara yanıtı epey kaçamak olmuş. Benzer şekilde mevcut pazar dengeleri, mali yükümlülükler ve yerli ürün kullanımı yükümlülüklerine ilişkin sorular ise Starlink ya da düzenleyici kurumlar tarafından net bir şekilde yanıtlanamamış. Bunları not edelim.
Ülkemizin telekomünikasyon ekosistemi, uydudan internet erişimi konusunun önemini farkında. Doğru stratejiyle kullanımı halinde, ülkemiz açısından pek çok olanak getireceğine de inanılıyor. Ama bunun için en başta “ülke stratesijinin” belirlenmiş olması şart. Yoksa hem askeri açıdan, hem de ticari açıdan astarı yüzünden pahalı bir hale gelebilir ve imkan olarak görünenler, büyük bir soruna dönüşebilir.
Hele Ukrayna ve İran örnekleri önümüzdeyken, acaba Starlink ülkeye neden girmek istiyor?
Starlink İstanbul Depremine Çözüm Olabilir mi?
Eylül ayı içinde New York’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın orada Elon Musk ile görüştüğü haberlerini görmüşsünüzdür. Hatta Teknofest’e davet edildi ve “gelecek sene” diye de geçiştirdi.
İşte o görüşmeden hemen sonra, adeta acilen Ankara’da başta belirttiğimiz Starlink ve LEO toplantısı yapıldı ve toplantıda Starlink adeta başköşede ağırlandı.
Belki de, “İstanbul depreminde haberleşme endişelerine” karşı seçim öncesinde getirilen bir çözüm gibi gösterilmek istenmiş de olabilir. Kendileri de bunu söylemiş.
Ama Kahramanmaraş depremi sırasındaki Musk teklifi için yazdığımız notları tekrarlayalım. Musk’ın uyduları olsa olsa 300-500-1000 kişiye cevap olur. Hatta olmayabilir. Afet gibi durumlardaki veri trafiğinin normal zamanlardan farklı olduğunu hatırlatalım.
Çünkü Starlink, ABD düşünülerek tasarlanmış bir sistem. ABD ve Türkiye coğrafi olarak da, demografik olarak da çok farklı. ABD kırsalında ailelerin dev çiftliği vardır. Bu nedenle nüfus sahaya yaygın. Bizde ise kasaba ve köylerde bile evler dipdibe ve tarlalar dağınıktır. Starlink’in hele İstanbul gibi böylesi dar alanda yoğunlaşmış trafiği karşılayabileceği şüpheli. Hele ki deprem gibi veri trafiğinin anormalleştiği zamanlarda.
ABD’de kırsal nüfus geniş alanlara yayıldığı için transponder başına düşen offered traffic de dengelenir. Bizde nüfus noktasal yoğunlaşıyor sonra geniş boşluklar var.
Başka bir sorun da pahalı fiyatı. Ukrayna’ya hem hizmet verip, hem sonra oradan ücret alamama konusunu Musk’In nasıl eleştiri yönelttiğini hatırlatalım. Özellikle halen başında Twitter’dan para kazanamama derdi de varken. Acaba Türkiye onun derdine bir çözüm mü olacak?
Diğer yandan, yeni sistem olan mobil telefonlara erişim için operatörlerle eşleşmesi düşünülebilir ama toplantıda bu konu konuşulmadı. Zaten henüz ortada test bile yok. Mart ayında Starlink V2’nin, doğrudan mobil telefonlara erişmek için T-Mobile ile ağustosta testlere başlayacağı bilgisi verilmişti. Bu ayın başında T-Mobile USA’in test tarihine uyamayabileceği haberleri gördük. Başka bir haber henüz yok.
Yukarıda, LEO toplantısının zamanlaması ilginç demiştik. Beklenen İstanbul depremi konusundaki önemli sorunlardan birisi de “haberleşmenin yok olacağı” endişesi. Bunu geçen hafta bir toplantıda da ele aldık. Nasuh Makruhi ile birlikte konuşmacı olarak katıldığımız “Propeller Club” toplantısında, ben haberleşme boyutuna değindim. Orada yaptığım sunumu (bir hayli kolay anlaşılabilir) burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
“Uzay Vatan” Doktirini ve Çeşitli Stratejik Hamleler
LEO konusunda görüştüğümüz uzmanlar, uzay-uydu stratejimizin temelinin daha evvel dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tarafından da dile getirilen “uzay vatan” kavramı kapsamında belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Gerçi “uzay vatan” kavramına eleştiriler de var. Ama her zaman yazdığım gibi, her konuda kendi stratejilerimizi geliştirmez isek, bu ülke ilerleyemez, hep geride kalır. Görüştüğüm uzmanlardan birisi şunları söyledi :
“Bu konuda çalışmalar yaparken iki tane önemli dokümanı inceledim. İlki Türkiye Uzay Ajansı tarafından tamamen bu konuya özel olarak 2022 yılında yayımlanan oldukça ayrıntılı bir Rapor (Karasal Olmayan Şebekeler Kapsamında LEO Haberleşme Uydu Sistemleri Raporu). Konunun farklı boyutlarını oldukça kapsamlı ve detaylı bir şekilde ele alan bu Raporda bu teknolojiye ilişkin fırsatlar, imkanlar, riskler, tehditler ve ülkemizin ihtiyaçları da oldukça açık biçimde ortaya konmuş görünüyor.
Hatta Raporun 26. ve devamı sayfalarında “Gerek Türkiye gerekse dünya için yeni bir gelişme olan ve haberleşme sektöründe yeni kırılımların yaşanması kuvvetle muhtemel olan bu alan hem bir tehdit hem de bir fırsat olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yeni duruma yönelik çözüm önerileri geliştirmek ve atılacak adımların vakit kaybetmeden atılması önemli görülmektedir. Bu konuda atılacak adımlarda LEO Uydu Sistemleri ile ilgili ülkemizde sorumluluk ve faaliyetleri olan ya da olabileceği değerlendirilen kurum ve kuruluşlar aşağıda listelenmiştir” denilerek kamu kurum ve kuruluşları ile konuya ilişkin olabilecek özel sektör temsilcilerine yer verildiği ve bu kapsamda ilgili kurum ve kuruluşların alabileceği sorumluluk ve görevlerin belirtildiği görülmektedir.
Bu kapsamda TUA Raporunun bu kısmının “uzay vatan”, “milli teknoloji hamlesi” stratejileri ile de örtüştüğü ve bu nedenle gözden kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Konuya ilişkin çalışmalarımda incelediğim diğer önemli doküman ise TUA’nın da Raporunda yer verilen konuya ilişkin AB düzenlemeleri ve AB’de yaşanan gelişmeler. AB de bu konuyu oldukça önemsiyor görünüyor. 2021 yılında Avrupa Uzay Ajansının başında bulunan Josef Aschbacher, Avrupa devletlerinin liderlerine uyarıda bulunmuş ve koordinasyonsuz bir aksiyonun Musk’ın kuralları tek başına belirlemesi sonucunu doğuracağına dikkat çekmişti.
AB bu uyarıyı dikkate almış ve konuya ilişkin hem regülasyon yayımlamış hem kaynak ayırmış hem de Avrupa’nın kendi kamu-özel kaynakları ile bir konsorsiyum kurmasına karar vermiştir. İşte İRİS2 projesi de bu “yeni uzay” ekosisteminin bir parçası olarak doğmuş.
Tam bu noktada neden benzer bir yaklaşımın ülkemizde de başlatılmadığı sorusu akıllara gelmiyor değil! Bu teknolojiyi dikkatle ve titizlikle ele almak gerektiği çok açık. Bunu sadece bir geniş bant internet hizmeti olarak görmek kısmen naiflik. Zira artık Apple telefonlardan doğrudan uydudan sinyal alınması söz konusu, üstelik geçenlerde Bluewalker 3 uydusu üzerinden Hawaii’den İspanya’ya cep telefonu üzerinden görüşme de gerçekleştirildi. Dolayısıyla bu teknolojinin bir paradigma değişikliği doğuracağı açık.
Öyle ise bu durumda Starlink veya benzeri bir LEO şirketine verilecek yetkilendirmedeki kuralların nasıl olması gerektiği, ülkemizin can damarlarından biri olan haberleşmenin güvenliğinin nasıl sağlanacağı akıllara takılıyor. Öte yandan Almanya’nın öncelikle 1 yıllık bir izin vermesi, Fransa’da lisansın mahkeme tarafından rekabete ilişkin endişeler nedeniyle durdurulması da akıllarda soru işareti bırakıyor.
Bu nedenle de öncelikle stratejinin belirlenmesi gerektiği yönündeki söylemlere itiraz etmek oldukça zor görünüyor.”