Geçen hafta düzenlenen Akademik Bilişim‘in panellerinden birisi Platformlar ve Regülasyon başlığını taşıyordu. Burada yaptığımız sunumu aktarmak istiyoruz.
Dün gitgide kötüleyen Google arama ve İnternet’ten bahsederken, bunların hormonlu hale geldiğini anlatmıştık. Ama bu olayın diğer bir yönü ise, bunları gitgide daha büyük devler haline gelmeleri ve hayatın her alanına müdahele eder hale gelmeleri.
Örnek mi? Şu anda Mobile World Congress (MWC) nedeniyle Barcelona’dayım. Pazar günü burada trafiği etkileyen büyük bir Filistin yürüyüşü oldu. Ama Google Mandiant’ın Siber’de İsrail-Hamas savaşı analizine bakarsanız, İran ve Hizbullah destekli siber korsanların, İsrail halkının Gazze saldırısına desteğini azaltmaya yönelik propoganda yaptığı gibi taraflı bir ifade kullanıyor.
Bu korsanlar var mıdır, yok mudur, ya da nasıl hareket etmektedirler ayrı konu. İsrail halkı ya da pazar günü, o kadar uzak oldukları halde Filistin için yürüyüş yapan Barcelona halkı ya da dünyanın diğer bölgelerindeki insanların tepkileri, İranlı hackerların propogandası sonucu değil, ayrıca hiç de şaşırtıcı değil. Acaba İsrail’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde, Gazze’ye yapılan saldırılara desteği vermemek için İranlı hackerların propogandası mı lazım? Dolayısıyla bence Google elindeki gücü çoktandır kötüye kullanıyor bile.
Yeni Nesil İmparatorluklar
20.yüzyıla girerken, dünya büyük bir değişim geçirdi ve imparatorluklar / krallıklar sona erdi ya da sembolik hale dönüştü. 21.yüzyıla girerken ise, hayatımıza gittikçe güçlenen dijital imparatorluklar girdi … Hatta bunlar, gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklardan daha büyük alanlara yayılmış durumdalar. Sınırlar ötesinde tüm işleri yapıyor ve bütün dünyadan para kazanıyor ama vergi vermiyor durumundalar.
İnternet devlerinden, Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft vs’den bahsediyorum. Yani her birisi dünyanın bütün ülkelerine yayılmış olan ve buralardan delicesine paralar kazanan devler.
Bunlar, geçtiğimiz 20 yılda tanıttıkları ücretsiz ve çok yeni hizmetler sayesinde ve zaman içinde halkı kendilerine bağladılar. Şimdi bunun meyvalarını yiyorlar. İlk yayına başladıklarında insanları ellerinden kaçırmaktan (uygulamaları kullanmaktan vazeçmelerinden) korkuyorlardı. Mesela Çin’in Tianmen meydanı vsvs gibi haberlerini bloklatması nedeniyle, ABD’de yapılan protestolar üzerine Google Çin’e hizmet vermekten çekilmişti. Bugün tersine her ülkenin vatandaşlarını ve o vatandaşlar üzerinden ülkeleri tehdit eder haldeler. Aşağıda bunun bir kaç örneğini anlatacağız.
Yeni Teknolojinin Getirecekleri Zamanında Kavranamadı
Tarihte her yeni teknoloji, kendi devlerini yaratır. İnternet olayında da böyle oldu. Taraflar (mesela gazeteciler, taksiciler ya da siyasetçiler) farkına varana kadar da, bütün kuralları değiştirdiler. Bunu söylerken, teknoloji ya da internet devlerine düşmanlıktan ya da gelişmenin olmamasından bahsetmiyoruz. Aksine teknolojiye –altruizm felsefesi ile yani “teknoloji için insanlar değil insanlar için teknoloji” diyerek– inanıyoruz.
Teknolojinin insanlığın hayatına fayda getirdiği ve getireceği gayet açıktır. Ama mevcut durumda, insanlığa 1 fayda getirilirken, bu devler kepçe ile 10 faydayı kendilerine aktarıyorlar. Önlerine geçen her şeyi silip süpürüyorlar. Giderek de “sıranın insanlığa mı (gülmeyin ama köleliğe mi) geldiği” sorusu önümüzde. Öyle ya güle oynaya her verimizi verdik. İnsanoğlu’nun nasıl kolay manipüle edildiğini de zaten —özellikle kendi ülkemizde— görüyoruz.
Bu noktaya nasıl geldik dersek; öncelikle tüm dünyadaki yasa yapıcı ve uygulayıcılar teknolojiden ve nasıl işlediğinden habersizlerdi. Sonra da diğer herkes. Hala da çok anladıkları söylenemez. 2’si karşıt ülke ve 1 tane de bizim ülkeden örnekle anlatalım;
- Çin 2021 kasımında, Alipay’in dünyanın en büyüğü olacak 35 milyar $’lık halka arzını engellediği zaman bir süre kurucu Jack Ma’nın Çin yönetimini eleştirmesi nedeniyle böyle olduğu yorumu yapıldı. Ama Financial Times bunun nedenini 1 ay kadar sonra açıkladı. AliPay’in kullanıcıları için, 100 kadar yerel ve ulusal Çin bankasından sağladığı mikro tüketici kredinin 286 milyar $ geri ödenmemişti. Ülkede bir anda büyük bir ekonomik fırtına oluşmuştu. Çinli siyasetçiler, rakam bu kadar büyüyene kadar dijital ödeme sisteminin bu riskini ne hesaplayabildiler, ne de farkedebildiler. Tam farkettiklerinde ise şirketi 6’ya böldüler.
- ABD’de de siyasetçiler o kadar teknoloji körü durumundalar ki, Facebook-Cambridge Analytica rezaleti sonrasında, ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, Senatoda sorgulanan Zuckerberg’e Amerikalı senatörler “yani şimdi siz nereden para kazanıyorsunuz” diye sordular ve cevabı da –iddiaya girerim– en az 2-3 sene algılayamadılar. (Zuckerberg birden fazla sorgulandı, zarar gören gençlerin ailelerinden özür dilediği son sorgulanması için ayrı bir makalemiz gelecek)
- Peak Games 2,1 milyar $’a satıldığında, Ankara’dan birkaç siyasetçi beni aradı ve şunu sordular; “yani bu kadar paraya ne satıldı?”.
İşte son 20 yılda böyle bir ortamda ve teknolojinin getirdiği muhteşem yenilikler ve kolaylıklar arasında halk ve siyasetçiler “cambaza bak” şeklinde eğlenen bir ruh haline girdi. Gerçi teknoloji firmalarının kendileri de başta nereye varacaklarını tahmin etmiyorlardı ama bugün farkındalar ve vazgeçmiyorlar.
Yeni Krallıklar Kimseye Nefes Şansı Bırakmıyor
Vazgeçmedikleri nedir, diye soruyorsanız; öncelikle kazandıkları ve vergisini ödemedikleri paralardan vazgeçmiyorlar. Bir zamanlar ücretsiz verdikleri pek çok hizmeti (mesela navigasyonu), vergi vermeye zorlandıkları zaman ücretli vermeye başlayacaklar. Hatta belki daha da önce olabilir.
Bunun için de başka bir vazgeçemedikleri durum; tekel olmak. Tüm dünyada internet tekelleri yükseldi, yükseldi ve diğerlerine nefes bırakmadı. Diğerlerini ya öldürdüler ya da satın aldılar. Örnek mi? Pek çok var ama çok bilinen bir örneği söyleyelim; Facebook’un satın aldığı Whatsapp ve Instagram. Bunlar ayrı uygulamalardı ama artık bir ekonomik bütünlüğün içindeki parçalar durumundalar. ABD şimdi bunları bölmenin yolunu arıyor.
Avrupa Birliği’nin 2022’de çıkardığı Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ve Dijital Pazarlar Yasası (DMA) bu nedenle geldi. Ama ne kadar işleyebilecek hep birlikte yaşayarak, göreceğiz.
Çünkü, bu tekeller kendilerini korumak uğruna yasa yapıcıları etki altında bırakıyorlar. Bunu yaparken, lobi şirketleri ile yasa yapıcıların danışmanlık aldığı kişi akademik kuruluşları paraya boğuyorlar. Örnek verelim; Microsoft, dünyanın en büyük oyun firmalarından Activision Blizzard’ı 69 milyar $’a satın aldı. AB, İngiltere ve ABD buna karşı çıktı ama durduramadılar. Geri adım attılar.
Basın Zaten Çoktan Nakavt Oldu
İnternet devleri basının kontrolünü ilk günlerden ele geçirdi. Çoktandır —en az 10 yıldır— hangi haberin okunacağına gazetenin kendisi değil, sosyal medya karar veriyor.
Üstelik bunu yaparken, sizi size mecbur bırakıyorlar. Yani sizi bir zaman ilgilendiğiniz alanlara kilitliyorlar. Onun dışına çıkamıyor ve farklı bir şeyler göremiyorsunuz. Bunu da örnekleyelim; Biden-Trump 2020 ABD seçimleri sırasında, bir araştırma firması her 2 başkan adayının taraftarlarına bir yazılım verdi ve bu yazılım sayesinde, onlara Facebook üzerinde hangi haberlerin gösterildiğini kayıt altına aldı. Sonuç; Trump taraftarları sadece Trump haberlerini, Biden taraftarları ise Biden haberlerini görebildi.
Vatandaşları Ele Geçirdiler, Kendilerine ya da Hükümetlere Karşı Kullanıyorlar
İnternet devlerinin başka bir kötü yanı, vatandaşı esir aldıklarını düşünüyorlar ve haklı olabilirler de. RTÜK yönetmeliği çıkarıldığında, bu ülkenin sosyal medyasında “Netflix gider” gibi saçma sapan yorumlar vardı. Bu yorumları yapanlar sayesinde Netflix de bir havaya girdi. Çoktan 10 yıllık lisansı almış olduğunu öğrenmiştik ama kendilerine “ne düşünüyorsunuz” diye sorduğumuzda, cevabı 2 gün sonra öğlen vereceklerini belirttiler. Çünkü bu arada sosyal medyadaki yorumlarla müşteri kızıştırıyorlardı.
Bir örnek de, Avustralya’dan verelim; Google arama sayfasını oluşturan şey, o ülkenin yarattığı içeriktir. Bu içeriğe bakanlar (arama yapanlar) ise yine o ülkenin vatandaşlarıdır. Dolayısıyla o ülkenin şirketleri bu sayfalara reklam verir. Yani Google derenin taşı ile derenin kuşunu vurur.
Avustralya (daha önce Fransa, İspanya, Almanya ve daha sonra da Kanada), bir düzenleme yaptı ve Google ile Facebook’a yayınladıkları haber başlıkları için, ilgili yayınlara para ödemeleri gerektiğini söyledi. Google açık ilan yayınlayarak, Avustralya vatandaşlarını kendi hükümetlerine karşı kışkırtmaya çalıştı ve bu yönetmelik çıkarsa Google aramanın Avustralya’da artık paralı hale geçeceğini ilan etti. Facebook ise, bu yönetmelik çıkarsa haber başlığı yayınlamayacağını ilan etti ve de yaptı.
Sonuç mu? Facebook daha 1.ci gününde vazgeçti çünkü Avustralya halkı bilinçliydi. Facebook haberleri kapatınca, gidip kendi okudukları Avustralya yayınlarının mobil uygulamalarına üye oldular. Bir anda Avustralya mobil uygulama üyelikleri patladı. Facebook hemen geri çark etti. Google ile Facebook deneyiminden aldığı ders ile herhangi bir şey yapmadan yönetmeliği uygulamayı kabul etti.
Bu arada başka bir örnek daha verelim; Güney Kore mobil uygulamalardaki Google ve Apple’ın tekeline karşı çıkan bir düzenleme yaptı ve araya Güney Koreli bir ödeme hizmet sağlayıcı koydurmak gerektiğini ortaya koydu. Her 2 şirket de, önce Güney Koreli geliştiricilere yönelik olarak “pahalılaşacak” propogandası yaptılar. Ama daha sonra Amerikan hükümetine bir çağrı yapıp Amerikan şirketlerinin, diğer ülkelerdeki menfaatlerini korumasına yönelik destek istediler.
Ne Yapılabilir?
Bütün bunlara bakıp, “biz ne yapabiliriz ki” dememek lazım. Üstelik şahane bir örnek var; Max Schrems.
Avusturyalı Schrems 2011 yılında hukuk fakültesi 1.sınıf öğrencisiyken hayatımıza girdi. Tek başına Facebook’a karşı “Kişisel Verileri Koruma” savaşı açtı ve bu savaşı kazandı. Üstelik savaşta, Facebook’u koruyan İrlanda Verileri Koruma Kurulu olduğu halde.
İrlanda 2000 yıllarından bu yana teknoloji firmalarından vergi almıyor. Onları ülkeye çekip, hem bilgi birikimi sağlamaya hem de vatandaşlarına istihdam yaratmayı tercih ediyor. Bir tahmine göre Avrupa’daki 150 milyar $’lık vergi olanağını çöpe atıyor.
İrlanda Kişisel Verileri Koruma Kurumu da teknoloji firmalarının yarattığı imkanları korumak için onların aleyhine kararlardan uzak duruyor ya da geciktiriyor. Yani Max Schrems sadece Facebook’a karşı değil, aynı zamanda İrlanda Verileri Koruma Kurumu’na karşı da savaştı ve kazandı.
Ülkemizde Durum
Bunu daha detaylı yazalım ama şimdilik bir kaç not aktaralım;
- Rekabet Kurumunun bir kaç başarılı hareketini biliyoruz. Örneğin Android konusunda bir çabaları oldu.
- Yerel alışveriş karşılaştırması kurumlarının Google’a karşı şikayetleri oldu. Rekabet Kurumu bunu da değerlendirdi.
- Ama basının para kazanması konusunda Fransa, Avustralya örnekleri takip edilmiyor (çünkü basının malum bölünmüşlüğü ve reklam kaynaklarının yok olması nedeniyle Google adeta kurtarıcı gibi. Gelirin ne kadarını paylaştığı şeffaf olmamasına rağmen.)
- Oyun ya da diğer mobil uygulamacılar açısından sorun olan, Appstore ve Google Play komisyonlarının yüksekliği konusunda, 3.parti ödeme hizmetlerine yer açılması konusu da gündemde değil.
- Ticaret Bakanlığı’nın eliyle e-Ticaret kanunu ile bir gelişme gördük. 2018’de Alibaba’nın pazara girişi ile bozulan pazar dengesine karşı “Gate Keeper” yaklaşıma yakın bir şey yapıldı.
- Benim kendi özel ilgi alanım nedeniyle Telekomdaki durumu da devamlı dile getiriyorum.
Bu yazıda yapay zekanın bozacağı dengeye de hiç değinmedik. Başka yazılara inşallah.